Dün akşam mi minör'e gittik.
Mi Minör; eğlencelik bir oyun.
Oyun;
Pinima isimli bir ülkeyi anlatıyor,
oyun sırasında çok iyi anlaşılamayan,
yeterince vurucu hale getirilememiş,
düşünmeye pek de sevk edemeyen bir
metinden oluşuyor.
Tiyatro ki;
eleştirinin en acımasızını, en akıllıcasını
ve en alasını yapma imkanı veren, edebiyatın ve görselliğin bir arada bulunabildiği,
senaristi oyuncuyu ve seyirciyi zorlayan bir iştir.
Tiyatro nice muhteşem eserler vermiş bir
sanat dalıyken;
bu oyunu bir tiyatro eseri olarak önemli
bir yere koymak mümkün değil.
AMA;
Mi Minör’de seyirci oyuna dahil ediliyor,
sosyal medyayı kullanarak o an salonda olmayan kişiler dahi oyuna dahil
edilebiliyor.
İlk duyduğumda “hımm nasıl olucak” acaba
diye bende müthiş bir merak uyandırmıştı.
Türünün ilk örneği olması (bildiğim
kadarıyla öyle, yanılıyor olabilirim ama en azından Türkiye için bir ilk olduğu
kanısındayım)
sebebiyle iddialı ve başarılı bir oyun
sayılmalıdır.
Oyuna biletler ayakta ve koltuklu olmak
üzere iki şekilde satılıyor, bu oyuna gidilecekse kesinlikle “ayakta bilet”
alınmalı ve en az 10 kişi gidilmeli.
Oyuna gidecek olanlar için bir de not:
oyunda sizden aktif olmanız bekleniyor, “ayakta
bilet” ile Pinima Halkından biri oluyorsunuz diye tiyatronun sesi duyulmayan
figüran oyunculardan biri olduğununuzu sanmayın, isterseniz baş rolü bile
çalabilirsiniz. Yani oyunun akışını bozarız diye çekingen ve saygılı olmanıza
gerek yok.
PİNİMA ÜLKESİ
Pinima Ülkesi karakterize bir ülkedir.
Herkesin doğru bildiği doğru, herkesin iyi dediği iyi, herkesin güzel sandığı
güzeldir, istisnalara yer yoktur bu ülkede. Ayrık olanlara hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiç
yer yoktur.
Pinima Kadınları ideal kadınlardır.
Aynı ayakkabıları giyerler, aynı dizileri
izlerler, aynı erkeklere hayrandırlar, aynı yaş aralığında evlenirler, aynı ruj
markasını kullanırlar, aynı mağazadan alış veriş yaparlar, aynı model danteli
örmesini bilirler, aynı şeylere gülerler, her gün aynı saatte kumandayı
ellerine alırlar, her şeyi bilirler bilmedikleri yerde erkeklerine sorarlar,
kendileri dünyanın en iyi karısıdır, yaş aralığını kaçırmamak üzere havuzdan
oltayla yakalanarak nikah masasını oturtulan kocalarsa dünyanın en mükemmel
kocasıdır ve büyük aşklarının ispatı üzerinde isimleri yazan kırmızı kadife
kalp yastıklar, kalp kutudaki güller, elinde kocaman bir kalp tutan pofuduk
şirin mi şirin peluş ayıcıktır. Ay canım!
Bu cümleleri kurmama vesile olanlar bknz:
-Mi Minör
-Facebook
sayfamdaki evli mutlu çocuklular
-1984/George
Orwell
-Cesur Yeni
Dünya/Aldaus Huxley
Ah ben pinima ülkesiyle ilgili daha neler
derim, hiç var olmayan bir ülkeymiş gibi!
Ülkedeki başkan aslında tek bir karakterde
toplanmış bir çok kimliği taşıyor; tüm politikacılar tüm para babaları hep
böyledir; “biz yaptık, oldu” derler. Bazıları tarih onlardan “o olanların”
hesabını soracak diyor. Ben inanmıyorum.
Tek umudumuz 21 Aralık diyip, gülümseyerek
bitirelim serseri cümleciklerimizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder